![]() | |
Kaşgarlı Mahmut |
Divân’ında Türk dilinin grameri yanında, Türk yer adları, Türk damgaları ve Türk topluluklarını da etraflı şekilde anlatan Kaşgarlı Mahmut, ömrünün sonlarına doğru tekrar memleketi Kaşgar’a dönerek, tahminen 1090’da burada vefat etti. Doğu Türkistan’da bulunan Kaşgar şehrine 35 kilometre uzaklıktaki Azak köyünde olan kabri, 1983 yılı Temmuz ayında bulundu. Türk illerini, obalarını ve bozkırlarını birer birer dolaşan ve Türk dili ve kültürüne ait topladığı malzemeyi titizlikle inceleyerek eserlerine alan Kaşgarlı Mahmut; Türk, Türkmen, Oğuz, Çiğil, Yağma ve Kırgız boylarının ağız ve lehçelerini karşılaştırmalı olarak işledi. Ona göre; Türk lehçelerinin en kolayı Oğuz lehçesi, en dürüst ve kullanışlısı Yağma ve Tuhsi şivesi, en edebisi ise Kaşgar Türkçesidir. Divân-ı Lügati’t-Türk, bir önsözle sözlük kısmından
meydana gelmiştir. Önsözde yazar Türk dilinin tarifini, lehçelerinin özelliklerini sayar ve dilbilgisi kurallarını, Arapça’dakilere kıyasla gösterip tespit eder. Ana dilinin Arapça’dan çok üstün olduğunu söyler ve örnekler verir. Bu arada, o bilgileri nasıl elde ettiğini, nasıl bütün memleketleri gezip dolaştığını da anlatır. İkinci, yani sözlük bölümü, Türkçe kelimelerin Arapça izahlarını kapsar. Bu nedenle, eser, Arapça yazılmış bir Türkçe sözlüktür. Ya da Türkçe’den Arapça’ya sözlüktür. Arapça dilbilgisindeki şekillerine göre sıralanmış 7500′den fazla kelime hakkında açıklama yapılmıştır.
Büyük bilgin bu açıklamaları yaparken
kelimelerin nerelerde ve hangi anlamlarda kullanıldığını göstermiştir.
Bu esere ve onu izleyen başka eserlere kadar yazılı edebiyat
örneklerimiz bilinmediği için, daha önceki yüzyıllara ait sözlü
edebiyat örneklerini Kaşgarî’nin kitabından öğrenmekteyiz. Sagu denilen ağıtlar, koşuk dediği koşmalar, sav dediği atasözleri ve nazım şekillerinden başka verdiği dersten örneklerine bakarak meselâ Alp Er Tunga
adındaki destanlaşmış kahramanın varlığını da yine Divân-ı
Lügati’t-Türk’ten öğrenmiş bulunuyoruz. Bu sebeplerden dolayı Kaşgarlı
Mahmut’un Divân-ı Lügati’t-Türk’ü hem dil, hem edebiyat, hem toplum ve
sosyoloji tarihimiz bakımından çok önemli belgeleri toplayan bir
kaynaktır.
Ancak bu kaynak eser 1910 yılına kadar bilinmiyordu. Gerçi Kâtip Çelebi‘nin
Keşfüzzünûn adlı bibliyografyasında Kaşgarlı Mahmut’tan da söz
edilmiştir. Ama bu bilgi çok sınırlıdır. Vanizade Nazif Paşa’nın
yakınlarından bir hanım, 1910 yılında İstanbul’daki Sahaflar Çarşısı’nda
dolaşırken bu dev eseri tozlu raflarda bulmuş, satın almak istemiştir.
Elindeki ganimetin kadrini ancak o zaman anlayan kitapçı, kitabın
fiyatını 25 altına kadar yükseltmiş, hanım da kitabı alamamıştır. Ancak
işi Maarif Nezareti’ne duyurmuştur. “Ne olduğu belirsiz bir kitaba avuç
dolusu altın verilemeyeceği” gerekçesiyle Maarif Nezareti, eseri satın
almayı reddetmiştir. Haber, kitap delisi merhum Ali Emiri Efendi’ye
intikal etmiştir. Kitaplarını
millete hediye ederek Fatih Millet Kütüphanesi’ni kurmuş ve ilk
müdürlüğünü yapmış olan Ali Emirî Efendi, kitapçıyı getirtmiş, eseri
inceledikten sonra adamı kütüphaneye kilitleyerek para tedarikine
çıkmıştır. İşte böyle borç harç satın alınan Divân-ı Lügati’t-Türk,
uzun zaman Ali Emiri Efendi’nin kıskanç titizliğiyle kütüphanede
saklanmıştır. Ali Emirî Efendi, eserin basımına ancak Sadrazam Talat
Paşa’nın ricası üzerine razı olmuştu. Eldeki yazma, Kaşgarlı Mahmut’un
el yazısı olmamakla beraber ondan 192 yıl sonra Şam’lı Mehmet adında
usta bir hattat tarafından yazılmış yer yüzündeki tek nüshadır.
Kaşgarlı, eserini Araplara kabul ettirmek için iki yerde; Peygamberin
iki hadisini zikreder ki, şunlardır:
“Yüce Tanrı: Benim bir ordum vardır ki onlara Türk adını verdim. Onları doğuda birleştirdim. Bir millete kızarsam cezalandırmak görevini onlara veririm…” buyurmuştur.
“Yüce Tanrı: Türkçe öğreniniz, çünkü Türkçe’nin uzun bir saltanatı vardır…” diye buyurur.
“Yüce Tanrı: Benim bir ordum vardır ki onlara Türk adını verdim. Onları doğuda birleştirdim. Bir millete kızarsam cezalandırmak görevini onlara veririm…” buyurmuştur.
“Yüce Tanrı: Türkçe öğreniniz, çünkü Türkçe’nin uzun bir saltanatı vardır…” diye buyurur.
Divanü Lügati’t-Türk dünyanın her yanında, Türkoloji ilmiyle uğraşan pek çok bilgin için paha biçilmez bir kaynak olmuştur. Üzerinde şimdiye kadar yerli, yabancı, uzmanlar çok çeşitli incelemeler yapmışlardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder