Morfinsiz Çekilen Düş Sancıları (72 Adet Şiir )





Basınçlı kutular gibi sıkıştırılmış hayatlar arasında geçiyor ömrüm. Yüzüme buhranlar damlıyor gökyüzünün gözlerinden. Amorti avuntular vuruyor biletlerime oynadığım her şans oyunundan. Kırılan bütün umutlarımıı bir esrar nefesinden çıkan gri buğunun sırtına yükleyip gönderiyorum tanrıya, yenisini iade etsin diye. İzlediğim her gösteride tavşanlar sıkışıp kalıyor sihirbazın şapkasında. Donmuş kiraz dallarına ayrı bir motif işliyor kan, katanalarla doğrarken çocuklukluğumu. Birçok insanla aynı ı rahimden düşmedik fakat aynı yerlerden düştük, aynı acılarla seviştik, aynı yalnızlıklarla yuvarlanıyoruz tepetaklak. Toplu yangın terapilerine katılıyorum, kanıyorum, kanıyorum, kanıyorum... Partisini kursam, iktidarı sallayabilecek kapasitede acı sahibiyim. Alkol alıyorum, sigara içiyorum, dibe vurmuş şekilde yaşıyorum. Köşebaşlarında takılan serserilerden tek farkım, yalnızlığımı şiirlerle bastırmak, biraz daha süslü kelimelerle ifade edebilmek. Aslında arabesk yaşam sürüyorum. Belki sürülüyorum çorak bir tarlada, acımasızca! Tanımadığım hüzünler ‘saban’lar koşmuşlar ardımıa, götümden ter akıta akıta koşuyorum. Sabırdan dem vuruyorum her dem, en demli hüzünlerde ayık gezemeyecek kadar insanım. Güzel kızları pembe kaka yapıyor diye düşlüyorum. Kibar olmayı, centilmen olmayı sıfır beden kelime kalıplarına indirgeyebilecek insanlar en büyük düşmanımdır. Savaşta ölen çocuklara Starbucks’larda oturup şiirler yazabilecek kadar duygulu, mastürbasyon sonrasında pişmanlık duyup ‘keşke’ diyebilecek kadar naif insanları testereyle doğramak isteyecek kadar naifim.
Aslında suçum yok, insan olmayı yine insanlardan öğrendim. Küçükken
cebime harçlık diye riya doldurdular, ‘yemezsen arkandan ağlar’ diye yalan
tehditlerle bastırdılar midemi. Kan öğrendim atalarımızdan, birileri tevazu
diye bağırırken, öfke kokuyordu nefesi, ardında birikmiş ceset tepeleri...
İki arada bir derede kaldım hep, kapalıçarşı esnafları gibi her koluma yapışan
bir tarafa çekiştirdi, sündüm, saldım kendimi. Ruh yalanları boşaltıp,
doldurmaya başladığında gerçekleri, kimse dokunmadı. Bu sefer de ortada
kaldım bomboş, kimileri itekledi anarşist diye, kimileri ‘din’ tüccarlığı yapıp,
peygamberlik tasladı, aforoz etti. Umutsuz görünen, dibe vurmuş ve
bataklıkta yaşıyorum En dipte! Umutlarımı en mahrem yerlerimde hatta
götüme soktum, orada saklıyorum. Belki bir gün bataklık kuruyabilir? -
Has****** diyorum bu son söylediğim yalana da, HahaHaahaas******.
Umudunuz varsa, uzak durun benden. Gözlerimi kör ediyor.
Batuhan Dedde(1)




Benim Masalım
Hayatı bir sıfata sokabilen var mı ?..
Nasıl bir olgudur ki bu..
İnmez omuzlarımdan tonlarca ağırlığı..
İnsan desem değil, cansız desem değil, hayvan desem hiç değil..
Ne kadar açmış bu böyle insanların umutlarını yemeye
Amansızca dövüşüyoruz her gün o bana vuruyo, ben ona..
Savurduğum küfürlerden,
Sanırım cehennemde melekleri bile kıskandıracak büyüklükte bir yer inşaa ettim kendime..
Bir kolu olmayan, saçları yolunmuş bir barbie bebek gibiyim..
Hayat dediğiniz küçük ******nun bebeği..
Her geçen gün canımı yakıyor..
Ve yeni bir oyuncak alana kadar annesi ona devam edicek bu..
Umut emmeye doymayan bir vampir,
Annesi karşılıksız ışık söndüren bi kaltak..
Bekliyorum heyecanla..
Bakalım kim galip gelecek sonunda?..
Bugün birşeyin farkına vardım..
Ben bir jenga'yım hayata karşı..
Bir bir çekiyor altımdan bütün sevdiklerimi..anılarımı..mutluluklarımı..
Çok usta bir oyuncu ama..
Altımda çekilecek sevdicek, mutluluk, anı.. hiç birşey kalmamak üzere..
Hala yıkılmıyorum..
Her günüm yıkılma dualarıyla geçiyor..
Bir elimde şarap kadehi..
Bir elimde sigaram..
Dudaklarımda duam..
Kulağım da hafif hüzünlü bir tını..
Bu ne tezatlık?
Gözlerim uzaklara dalmak istiyor..
Eskiye dair güzel şeylere..
Dalmak istedikçe sancılanıyor yüreğim yitip gidenlerin ardından..
kadınlar..aşklar..arkadaşlıklar..
Hem de ölümüne sevecen..
Yüreğim sancılandıkça gözlerim den fışkırıyor hüzün..
Gözyaşından ağır vergilerle yıldırdı içimde ki hüzünden kral mutluluk bireylerimi..
Geçmişe dair mutlu anılarımı..
İsyan etsek ?
Kralın çok güçlü orduları var..
Sessiz kalsak ?
Gün geçtikçe tükeniyoruz..
İçimde kopan fırtınalar aşındırdı artık yüreğim de ki sağlam limanları..
İskele ayakların da ki betonlarım sökülmüş..
Paslanmış demirlerim sırıtıyor pis pis arkamdan.
Uzaktan geçen gemiler terkedilmiş sanıp yanaşmayı bırak,
Bir ışık bile vermiyorlar geçerken ufkumdan..
Ben bir papatyaydım..
Seviyor, sevmiyorlarla mahvetti bu hayat beni..
Bütün dostlarımı tek tek ucuz bir fal eğlencesi için..
Ben bir güneştim..
Bütün ışıklarımı emdi hayat..
Aşktan ışıklarımı..
Ben bir çocuktum..
Ezdi beni..
Henüz yolun başındayken..
Ben bir güvercindim..
Vurdu beni yaramaz bir velet..
Henüz uzak diyarlara göç hayalimi gerçekleştirmeden..
Ben bir damla yağmurdum..
Kuruttu beni..
Hem de hiç acımadan..
Benim masalım da pamuk prenses bile yüz çeviriyor cücelerine..
 Batuhan Dedde(2)




Onur Katliamı

Sıcak bir oniki mayıs akşamıydı
Fonda ilk kez dinlediğim arabesk bir şarkı
Damarlarımda şarap, gözlerimde buğu
Yüreğimde bembeyaz bir kefen duruluğu
Birşeyde kesin karara varmışım belli
Artık sensiz devam edecek bu trenin yolculuğu
Efsanevi bütünlükler istiyordun
Bir Devrim..
İsteklerinin bizi baştan sona böldüğünü göremedin
Ne senin suçların fazladır, ne de benim
Biz beraber kırdık kalemimizi
Bizdik yine idam eden bizi..
Sen gözlerinden ve ellerinden bağladın ümitlerimizi
Bende kırılan düşlerin, keskin kenarlarıyla
Gözümü kırpmadan vurdum boynunu, öldürdüm hepsini..
Ve sıcak bir oniki mayıs akşamında
Doğduğun gün terk ettim seni, bıraktım yalnız başına
Onurumu bıçakladım bağrından
Diğer yüzümün, onursuzluğumun arka sokaklarında
Bir Cinayetin en canlı tanığı
Bir yalanın pişmanlığı akıyor şakaklarımdan
İki cinayet işledim, kendime aldırış etmeden acımasızca
Önce vurdum tekmeyi altında ki tabureye,
En sevdiğim kadınımın..
Ardından tenha bir köşede boğazladım şerefimi, sevgimi..
Gelecek adına hayallerimi ve seni çalmıştı benden,
Mirza ve Elif'i henüz doğmadan yetim bırakan bir ideoloji..

Batuhan Dedde
(3)
  


Geberik Bir Sevda

Geberik bir sevdaya kalp masajı yapmaktı benimkisi
Kanı çekilmiş, buz kesmiş dudaklara hayat öpücüğü kondurmak
Meğer ne zormuş öldüğünü kabullenebilmek,
Artık var olmayacağını bilmek..
Kendi ellerimle seni yüreğime diri diri gömmek..

Gittin..

Bir garip sevda peşinde bıraktığın ayak izlerinde ihanet var..
Ardından ağlıyor geride kalan bütün köşe başları, bütün sokaklar..
Yalana mağlup olmuş doğrular
Yeni çiçek açmış kiraz ağaçlarımın dallarını kopartmış haylaz çocuklar

Bittin..

Her gecenin sabahında ve her sabahın gecesinde bir hüzün
Katığım bir dal sigara, demli bir çay
Hani bekâr işi, sabahtan kalanı ısıtılan.

Batuhan Dedde 
(4)
Hasat Zamanı

Bu kadar erken mi olacaktı hasatın, gözlerimle mi sulayacaktım seni
Ektiğimi değil hasreti biçtim, tattırma bana sensizlik şarabını
Ben senin için cennet şarabından geçtim..
Güneş olursun belki sonsuzluğuma açan
Bense kanadı kırık bir kuş, sana doğru bıkmadan uçan..
Hatıraları boynu bükük bıraktın hepsi anadan üryan..

Yapma bana bu hainliği, beni sensiz bırakma..
Boğma beni yalnızlığa, kırılan düşlerimle vurma sırtımdan..
Bak titriyor ellerim, dudaklarımda dudaklarının ıslaklığı hala
Yoktur tanrının bile hakkı gözlerim de ki seni almaya
Beni sensiz bırakmaya

Altın’dan topraktı sanki yer yüzü, ekinim.. Bir Azrail belasıdır ki sardı bütün
hasadı.. şimdi bakıyorum da ne sarılığı kaldı, ne de toprağı.. sanki zindan
bu yer-gök bana.. gülümsüyorum sana her sabah güneşin doğuşunda
ve ellerini tutup ağlıyorum her akşam gün batımında.. geçer diyorlar ama
yalan! Sadece alışıyor insan yokluğa.. ve sadece sürükleniyor büyük bir
boşlukta oradan oraya.. gözyaşlarımı yüreğime akıtırken bekliyorum,
tanrım! Daha ne kadar var vuslata…
Batuhan Dedde
(5)
Ve Perde

Çocuksu çizgiler taşırdı hep yüzüm
İçim bir şehit babası kadar değil belki ama
Hayalleri çalınmış bir adam kadar hüzün
Her gece yorgan altında gözümden akan yaşlar
Konferanslar verirdi yüreğime..
Ve tek tek hükümler giydirdim, çocukluğumda ki bütün sevinçlerime..
İsterdi şair, bulansa satırları hep aşk’a, sevince..
Baksın bir bakışta ateşini yükselten gözlere..
Fakat hayat bu işte!
Her dileyene vermiyor her dileneni..
Sıfırın altında etki eden gözlere hapsolduğu
Memuriyet düşüncesiyle etrafı süzen gözlerinden belli..
Yaşamak çoktan seçmeli..
Nedense görünmüyor hiç bir seçeneği..
Bir aralık akşamı yakalıyordu yağmur şairi..
Yürüyordu Geniş alnından kayan damlalara aldırmadan..
Yüzünde bir terkediliş oyunu var..
Gözlerinde iki perde
Perde arkasında oyuncular
Oyuncuların armasında
İhanetler.. Yalanlar.. Aldatanlar ve aldananlar..
Ortada kala kalmış bir yüreği var belli..
Ne yapacağını şaşırmış
Sahnede repliğini unutan oyuncular gibi dudakları kıpır kıpır
Beyni kalbine hükmetmeye çalışıyor
Avuntularla bezeli sufleler veriyor sanki..
Bir sonbahar akşamında süzülen rengi solmuş yapraklar gibi
Süzüldü aşağı doğru çıktığı yüksek sahneden
Kan kokusu bastırmıştı..
Yağmur ve toprak aromasını..
Bu onun Son Sahnesi..
Son oyunuydu..

Ve perde..

Batuhan Dedde(6)
Gözlerimdeki Sen

Kış ortasında bahar havası soludum dün gece
Her zaman ki soluduğum sıradan bir hava mıydı ?
Yoksa ayazlara bulanmış, bahar görünümlü sevda mı
Hiç bu kadar tatlı gelmemişti bir dal sigara
Balkonda buz gibi hava kıçımı dondurdukça
Çok kez konuk olmuştu yüreğime ama
Böylesine umutlu bakmamıştım hiç birine
Ve başlamamış bu sevdam kadar
Hiç biri böyle harika bir lezzet bırakmamıştı dudaklarımda
Bölüşmemiştim kimseyle bir rengi, keyifli bir anı
Yahut kulaklarımın aşina olduğu hüzünlü bir şarkıyı
Gece ayaz..
Yüreğim yok yerinde,
Voltalarda istanbulun karanlık sokaklarında
Tenha bir köşede süzüyor sevda baştan başa
Beni vurup - vurmamanın arafında
Bir sır gizlerim içimde..
Biliyorum;
Bundan sonra her aynaya baktığımda
Gözlerimde sen olacaksın aslında..

Batuhan Dedde
(7)
Elveda

Kalmamalı aşk bir sokak duvarında..
Ruhta,kalpte kalmak varken..
Olmamalı ayrılıklar..
Sarmaş Dolaş, hep yanyana olmak varken..
Görmezden gelmeli kimi aksilikleri..
Anlayış göstermeli..
Kendini "o"na katmalı..
Ağlamalı sıkıntılı zamanlarda..
"O"na sarılıp ta..
Hıçkıra, hıçkıra..
Düşüp dizini yaralayan bir çocuk misali..
Doğmamalı sensiz gelecek sabaha güneş..
Karanlık olmalı her yer.. zifiri..
Gözyaşlarını saklamalı herkesten..
Karanlıkta parıltısını belli etmemeli..
Yanaklar.. Doya doya sulanmalı..
Sulanmalı ki.. İçimizde ezilen çocuk büyümeli..
Dünyanın kaç bucak olduğunu biz göstermeden..
Kendi görmeli o arsız velet..
İçinizde ki acının hırsını.. yine içinizden bir parçadan almalı..
Öldüresiye, acımadan dövülmeli o çocuk..
Ve bir gün..
Sisli, Soğuk bir kış gecesinde..
Islak sokaklarda.. bir başına gezerken..
Usulca kuytu bir köşeye çekilmeli..
Hayatın bize verdiği bıçağı saplamalı o tertemiz çocuğun göğsüne..
Yürek Sancısı ve gözyaşları eşliğinde..
Haykırarak sitem dolu bir teşekkür etmeli hayata..
Arkasından okkalı, gün görmemiş bir küfür savurmalı..
Alkolünde verdiği etkiyle yaradandan korkmadan..
Artık çocuk öldüğüne göre..
Sessiz, sedasız.. Islak sokaklara eşlik ederek..
Ayrılmalı o kuytu köşeden..
Ardı sıra gözler dağlanmalı.. ayaklar sakat bırakılmalı..
Kalpler sökülmeli yerinden..
Özlemeli o çocuğu şimdiden..
Hıçkırarak soğuk yatağa uzanmalı..
Haykırarak ağlamalı.. Uyuya kalmalı o şekilde..
Sabah kalktığında insan pişman olmamalı..
Çok özlediği çocuğun yanına gitmeli.. !
ve "final" demeli hayata..
Bu göç, gelirken ki kadar şaşalı olmamalı..
Sessiz sedasız, bir kaç seven gözyaşı dışında..
Batuhan Dedde(8)
Seni Sevmenin Cumhuriyeti

Sis çökmüş istanbulun üzerine
Uslu bakışlar atıyor, puslu gözlerle
Birşeyler var sanki yüreğimde
Kaybolursam bir gün aramasın kimse
Beni ancak sen bulabilirsin
Seni sevmenin cumhuriyetinde..

Batuhan Dedde
(9)
Hüzünler Barındırdım Çocuksu Masum Yüzümde

Kimsesiz, özgür bir piç olmak mı
yoksa anne babası olan bir hiç mi..
yaşamak her dem hüzünlere boğulmak mı
oysa ne insanlar vardı.. vurdumduymazdı..
sevgiye fakir büyüdüm
bir anne şefkatine hasret
babamın kirli sakallarıydı sanki vuslat..
hayallerimde hep ben gibiydi..
yetimdi..
saygıdan yoksun büyüdü hep fikirlerimde..
hüzünler barındırırdım çocuksu masum yüzümde
nedense yaşlar hep yatıya kalan bir misafirdi gözlerimde
ve çocukluğum..
farkındaydım..
bir kiracıydı yüreğimde..
hiç bir zaman aksi bir ev sahibi olamadım
yurt dışından koca delikanlılığım gelmedi bana
hiç sığınmadım sebeblerin eteklerine..
büyük adam olacaktım, umutlarım vardı
onca hayal bu küçücük akıla dardı
umutlarım vardı..
tozlu bir arsada, yaralı dizlerle top peşinden koşan bir velet gibi,
peşinden koşamadım hiç.
çok hamleler yapmayı istedim
"bak koç" diye inleyen namelerle silkindim..
her hamlemde önce yüreğimi kırdılar
sonra dizlerimi titrettiler..
şahlarım mat olmak üzere, ürkek bekliyorum
yemin olsun satırlarımda aşkta meşkte değilim
çocukluğumda çocuk olabilmekti tek isteğim..

Batuhan Dedde
(10)
Güzellikten Yana Sende Ki Bütün Kelimeler

Yok belki cesaretim sana koşmaya ama,
Bir kor bıraktın, sol yanıma..
Yüzüm yok yanaşmaya, söylemeyi birşeyleri sana..
Her ne kadar geçmişim kirli olsa da..
Korkuyorum.. Elimi tutsana..
Gözlerinden gözlerime aksana..
İpek tenini, ruhuma batırsana..
Sivri dilin ve kirli geçmişimi değil,
Senli geleceğimi vur yüzüme..
Affet yüreğimde ki sabıkalı sevdalarımı..
Babacan bir hakim tavrıyla..
Bir gülüşüne amade bu gözler.
Hep güzellikten yana sende ki bütün kelimeler..
Ömür feda gözünden düşen bir damla hüzüne..
Tanrım.. Keşke hep gülse..
Yürek biliyor hatalı olduğunu..
Tıpkı sütünü döken kediler gibi..
Oyuncağını kıran çocuklar gibi..
Biliyor hatasını ama yine de bir aman,
Bir af,
her ne kadar hatalı olsa da düşünceleri ona karşı hep saf..
Boğulurdum önceleri gözlerimle yarattığım kendi deryalarımda..
Al beni kalbine..
kilitle ve bir ömür bırakma..
Gözlerini gözlerime perçinlediğin o doyamadığım anlarda..
Deryam ol.. Sakla beni sensizlikten, ıssız bir adada..
İçinde gözlerin olan..
İçinde sözlerin olan..


Batuhan Dedde 
(11)
Kutsaldır Yalnızlık

Büyük Bir Fener Alayı ile geçti buralardan bir zamanlar sevda..
Görkemli.. Gösterişli bir geçitti..
Tıpkı Yüreğim de ki krallığım gibi..
Şöyle bir bakıyorum da..
Hükmü bitmiş..
Artık krallığın son devri yaşanıyor sanki..
Eskiden kır çiçekleri ile seviştiğim bahçesine bakıyorum da sarayımın..
Kendi yurdumdan Sürgün edildiğim yerlerden..
Uzaklardan..
Puslu, Mülteci Gözlerle..
Yer yer hüzünlü.. yer yer matemli..
Bu gri bahçe, aynada ki bu ağlak surat benim mi ?..
Göz yaşlarım utanır oldu damlamaya çenemden..
Yüreğime baktıkça, utanarak kaçacak delik arıyor hüzünlerim..
Kendi yurdumda Sürgündeyim..
Kendime Mülteciyim..
Krallıktan, ırgatlığa çevrildi bütün ince yürek işi işçiliklerim..
El sallıyordu anılarım.. Gönlümden ayrılan sevgine..
Ufka doğru yol aldıkça sen..
Arka fonda hıçkırıklarım..
Hangimizi teselli etsem bilmiyorum...
Bıraktığın sevgin mi..
Yerle bir ettiğin yüreğim mi..
hasret şimdiden çekiştirmeye başladı paçalarımdan...
Peşi sıra ayrılık vuruyor sillesini yüzüme..
Oysa ki Bir kadeh şarap, bir ekmek parçası ve biraz soğan yeterdi bana seninle..
Neden döktüler şarabımızı ?
Kim çaldı ki soğanımızı ?
Yalnızlık ve Yalnız olmak aynı şey değildir..
Kutsaldır Yalnızlık..
Çözülemez hiç bir hesapla..
Sıfıra Sıfır.. Elde Var yine yalnızlık..
Unuttum gözlerini gül yüzlüm..
Sende unut saatlerce sana bakmaya doyamayan gözlerimi...
Bırak artık ellerimi..
Isınmasın teninin sıcaklığınla..
Onlar çoktan alıştılar gidişine..
Biliyorum..
Mağlup olacak ruhum seninle girdiğim bu sensizlik harbinde..
Ama yokluğuna bile savaşmak güzel be gül yüzlüm.
Anıları sana bırakmak istiyorum bir mazi olarak..
Afacan bir çocuk edasıyla bitmek tükenmez bir enerji ile inatlaşıyor benimle..
İnatlaşıyor ve peşimden geliyor..
Ya da beni peşinden sürüklüyor sensizliğe..
Yüreğim öksüz kaldı sensizlik ile girdiğim savaşta..
Ortalık feryat figan.. kan ağlıyor gözlerim..
Dokunduğun bütün organlarım etrafa saçılı..
Azrail bile halime acımış olucak ki..
Acıma dolu bir tebessümle es geçti ruhumu..
Giderken bana bıraktığın sert sözlerin haricinde
Hiç birşey yok elimde avucumda sana dair..
Hee birde sözlerinin yıktığı enkazda kalan ben..
Sanırım zenginim.. yıkım adına epey bir zenginim hemde..
Önceden de durum farklı değildi ki..
O yüzden alışığım ben yıkımlara..
Kaybetmelere.. ve yürek sızılarına..
Artık hayallerim kaybetme üzerine, gözyaşı üzerine bütün planlarım..
Gülen bir çift dudakla kamufule etmeye çalışıyorum;
Yüreğimde açtığın yaranın yüzüme ettiği etkiyi..
Kimileri anlıyor maske taktığımı..
Kimisi anlamamazlıktan geliyor..
Sözün özü..
Git..
Güle güle..
Alışkınım ben ellerime batan güllere..


Batuhan Dedde
 (12)
Filistin Barış Kokar mı?

Filistin..
yıllardır kanla sulanan topraklar..
Bebek kanları..
Genç kız kanları..
Büyük Adam Olma hayalleri kuran körpe çocukların kanları..
Nasıl birşeydir çocuk olmak filistin'de..
Her sabah bomba sesleri ile uyanmak..
ve geceleri azrail ile aynı yastığa baş koymak..
Nasıl birşey acaba bir anne-baba olmak filistin'de..
Orası kanlı topraklar..
Orda hiç bir anne evladını yatağına rahat yatıramıyor..
içi rahat etmiyor..
Sabaha çıkamama riski oldukça yüksek..
Gecenin herhangi bir saatinde
herhangi bir israil askeri
herhangi bir israil bombası yavrusunu çalabilir ondan..
bu yüzden bir göz önüne getirin..
hissedebiliyormusunuz..
filistinli bir annenin evladına verdiği iyi geceler öpücüğünü ?
hissedebiliyormusunuz nasıl sarıldığını..
son kez olabilir korkusuyla..
Nasıl bir şey acaba bir abla olmak filistin'de..
Her gece kardeşinize bakıp ağlıyormusunuz ?
ya biraz sonra bir bomba düşerse üstünüze..
ve bir daha sonsuza kadar göremezseniz onu..
sizin hiç araba kornasını bomba sandığınız oldu mu ?
siz hiç bakkala bile çıkarken son kez gidebilirim diye düşündünüz mü ?..
Sizin okulunuz da dersin ortasında bomba düştü mü yüreğinize..
Sizin hiç oğlunuz öldü mü ?
henüz yeni doğmuş..
Yahut Misketin ne olduğunu bombalardan öğrenen..
Üzerine isabet eden barutun sıcaklığının etkisiyle
dudağının kenarında ki anne sütü kurumuş bir bebeğiniz oldu mu ?
bebeğiniz öldü mü ?...
Filistin barış kokar mı ?
Gerçekten filistin barış kokar mı ?
yoksa kan, kin ve petrol kokusu bastırır mı barış kokusunu..
İnsanlardan nefret ediyorum..
Dünya'dan nefret ediyorum..
Sam amca'dan nefret ediyorum..
ve israil denen topluluktan..
Tanrı'nın bile lanetlediği kavim yahudilerden..
Teşekkürler hitler..
senden bir tane daha gerek bu zaman da..
eğer beni duyabiliyorsan gel..
Orada ölen Bir çocuğun, daha el kadar bebeklerin bırakın cesetlerini..
tırnaklarını değişmem milyonlarca yahudiye..
evet ırkçıyım..
faşistim belki de..
bana göre israil var olmayı bile haketmiyor..
var olması sadece karışıklığa neden oluyor ve bebek katliamlarına..
ve filistin de her gün binlerce bebek ölüyor..

Batuhan Dedde 
(13)
İstanbul

Bir simit'i böldüm ikiye ortadan..
Parmaklarımın arasından akıp giden susam parçalarıyla,
sen tütüyordun burnuma buram buram..
Yokluğun da dalıp giderken uzaklara,
irkildim simit isteyen bir martının acı çığlıklarıyla..
Şöyle bir baktım da istanbul'a..
ne puslu aşklar barındırmıştı cesurca..
ve aynı zaman da ne ayrılıkların altında imzası vardı..
*****ce...
Fatih'in istanbul'a olan aşkı mı daha çoktur,
benim sana olan aşkım mı ? diye çocukca bir müzakere yaptım kendi içimde..
sonra kendi kendime dedim ki Fatih'te kim miş ki...
İrkildim işlediğim günahın etkisiyle daha sonra..
bir daha baktım istanbul'a..
Hey gidi koca istanbul..
Ne olur altında *****ce imzan olan ayrılıklara tabi olmayalım biz..
sessizce dua ettim, gözümden düşen bir kaç damla şeffaf hüzün eşliğin de..
İstanbul'u kurtaran Fatih, beni kurtaran sensin..
Kalelerimi zapteden savaş dehası, onurlu bir kumandansın..
ve benim hayranlıkla bakakaldığım..
Zaptedilen kalelerin korunması gerekirken saldım kendimi büsbütün dehana..
Elimde Son kalan çığlıklar da anlamsızca eridi gitti bakışlarının etkisiyle..
Gece olur..
Hasret ile başbaşa verir çekiştiririz seni tatlı tatlı..
daha sonra hasret araya fitne sokmaya çalışırken bir haberin gelir..
onu paramparça yapan..
Darmadağın eden..
Ve biliyorum ki senin varlığın bile ona acı veriyor..
Bir gün yanıma gelince bir daha bize uğramamak üzere gidecek başkalarına doğru..
Gece Soğuk..
Bir dal sigaram, aklımda sen, kalbimde sen, her yerde sen...
2 yürek taşıyorum içimde biri senin biri de benim..
Soğuk gece demiştim..
Yorgan altında hayaline sarılırım, kokun çok uzakta..
dokunuyordu zaman zaman yanlızlık..
Geceleri sinsi şeytanın söylemleri kulaklarıma çarpar geçer de,
gene de alt edemez içimde ki seni..


Batuhan Dedde 
(14)
 
Bilirsin işte
ihanet Tanrıyı incitmek gibidir .
* Batuhan Dedde (15)
Seni düşünmek; şu sıra
Sıklıkla
tercih ettiğim bir intihar yöntemi
* Batuhan Dedde (16)



Ayrılık, aşk, acı...
Merak ettim; hepinizin anasının
A'mıydı baş harfi?
* Batuhan Dedde(17)


Fondip yapılan sek
rakı kadar acısın içimde.
Adını ağzıma ne zaman alsam,
sanki midem dönme dolapta...
* Batuhan Dedde (18)


Hayat bir sınavsa,
intihar 'eğitim' zayiatıdır...
* Batuhan Dedde (19)


Jileti uzat Jose, bir sevgili
daha kalkıyor limandan ve
bedenimden söktüğüm
damarları sallamalıyım ardından.
* Batuhan Dedde (20)


Üşümek gibiydi ihanet,
tabanca gibiydi yalan.
Ölmek; böyle zamanlarda
bayram şekeriydi inan..
* Batuhan Dedde (21)


Başıma patlayan onca kabak parçaladı
hep masum yüzümü. Ve suçum olmayan
bir savaşın ortasında yine kabaklar tetikliyor hüznümü...
* Batuhan Dedde (22)


Dostlarımız ayna gibidir. Kimisine bakıp üstümüze başımıza
çekidüzen veririz. Kimi olduğunuzdan daha şişman gösterir,
kimisi de uzun. Ama bütün aynalar kırıldıklarında kesici aletleşir.
* Batuhan Dedde (23)


İnsanlar sadakati öldürdüğü günden beri,
ruhu ihanet suretiyle ortalarda dolaşıyor
ve elinde keskin bir ayrılık..
* Batuhan Dedde (24)


Kusura bakma dua bilmiyorum,
sana dair ayetler yazarken
unuttum dua etmeyi..
* Batuhan Dedde (25)
Ne garip değil mi?
Aynı şarkılarda başkalarına ağlamak.
Ben sana sen sevgiline.
Ne garip.

* Batuhan Dedde (26)


Göç modası var bu sokakta bu ülkede
Cinler göç ediyor
İblisler göç ediyor
Peygamberler ruhlar kalpler.
Şimdi bende siktir olup gidiyorum!
* Batuhan Dedde (27)


Siz evet.
Maskenin ardında saklanan onca yüz
Beni nasıl öldürdünüz?
Onu da Adli Tıp uzmanları bulsun
Belki yerde para bulmuş gibi sevinirler
Ben yaşıyorken kalbimi didik didik eden şu *bneler.
* Batuhan Dedde (28)


İnsan bazen yitip gitmek istiyor
Bir şiirin en karamsar satırında.
Bir melodinin en karanlık notasında.
Ardında hiçbir iz bırakmadan
Süpürerek bütün kalıntılarını
.Belki bir sol anahtarında vesaire.
Yitip gitmek istiyor işte

* Batuhan Dedde (29)
Senin gözlerin en güzel gezegendi. Oksijen vardı, su vardı, mutluluk vardı, umut vardı. Yani yaşanılabilirdi. Yani yaşlanılabilirdi. Stabil hüzünlerden ırak bir şekilde, erdemlerin gölgesinde serinleyip sıcak bir öğle vaktinde ya da ufacık özlemlerin soğukluğundan sıcak şaraplara sığınmak yokluğunu ören bir gecede...
Batuhan Dedde.(30)
Zamansız her ayrılık biraz daha çekiştiriyor ruhumu sağa sola, her çekiştirme biraz daha yaklaştırıyor beni Lale Devrinden yadigâr intiharlara ve her intihar biraz daha itekliyor düşlerimi iblisin karanlık, şehvet kokan kucağına.
Batuhan Dedde. (31)
-Ne alırdınız?
+ Biraz huzur. Umut soslu olsun lütfen.

Sabahları bir şeylerle uyanmaya alıştığınızda, mesela bir ten, boyuna çarpan ılık bir nefes, üzerinize rastgele atılmış, komik görünen ama bir o kadar da huzurlu bir çift kol... Bunlardan sonra bir gün yalnız uyanıyorsa eğer insan; sabah kahvesini içerken derisini lime lime doğramak istiyor bir jiletle. Ya da kendini bir banyo küvetinde boğduktan sonra masanın üzerinde hazır bulunan pasaport, bir küçük çanta ve kabul edilmemiş duaları eski gazeteye sarıp siyah bir poşete koyduktan sonra dikkat çekmesin diye, hiç bilmediği coğrafyalara kaçmak istiyor. Anlamsız gelen dillerde şarkılar dinleyerek, sadece bir nota beyninin içinde gezen tarla farelerini besliyor diye, dikenli tel bağlayıp ayak bileğinden, yüksek tepelerden aşağı atlayası geliyor insanın. İblis bungee jumping’i. Bunu ben icat ettim. Anlamsız bir dilde şarkı, hiç bilmediğin bir coğrafya ve anlamını bildiğin bir intihar, anlamı acıtan bir yalnızlık, anlayıp da anlamamazlıktan gelen bir uzaklık. İnsanın canı yanarken bir özlemde ya da bir ayrılıkta, kanatan şarkılar dinlemeli. La vie en rose dinleyip mezarlıkları ve morgları düşlemeli...


+Yine görüşeceğiz değil mi?
- Elbette. Bir gün cehennemde...
Batuhan Dedde. (32)
Tam; uyusak geçecek, dediğim bir vakitte, ansızın güneş çıka geliyor sıcak bir ****** gibi, sapsarı kıyafetiyle. Geceye küfürlü bir muştayla saldırıyorum. Esmer bir kadın çıkıyor cebimden daha evvel hiç tanışmadığım. Kendisine şiyirler yazmak istiyorum, öyküler, hikayeler... Ancak herhangi bir esmer kadının üzerine giymesinden korkuyorum. Çünkü sadece annem siyah bir gecede ölmüştü...
Batuhan Dedde.(33)
 İndirilmiş bütün kutsal kitaplardaki dualar seni bana getirmedi. Kapandım bir mağaraya yeni ayetler diliyorum tanrıdan seni bana getirecek. Aracı melek dudaklarını dikiyor birbirine, tanrı biliyor ya; ben seni 'yok' denilemeyecek kadar kusursuz seviyorum...
Batuhan Dedde. (34)
Düşünüyorum da sen Züleyha olsaydın mesela, Yusuf'u peygamberliğinden ederdin be kadın...
Batuhan Dedde. (35)

Sonra Mavi’yi öğrendim. Mavi, bir renk. Umut taşıyan, mutlu eden, canlı bir renk. Göz dedikleri organla reaksiyona girdiğinde asidik hala gelip insanın iç organlarına saldırıyormuş, bunu sonradan uygulamalı olarak öğrenecektim. Hayat kaydıran maviler gördüm. Kimlik sildiren maviler, üzerine çok yakışan maviler, adamları ağlatan maviler. Mavi, böylesine masum ve ölümcül bir renkti.
Batuhan Dedde (36)
Sevmiyorum, dediğin gün,
Yürüdüm.
Yürüdüm cebimde bekareti çalınmış Meryem garipliğiyle,
Yürüdüm Yehuda'nın ihanetiyle,
Yürüdüm tekrar,
Bir sabun köpüğünün patlama sesiyle.
Yürümeye devam ettim,
Sonra bir baktım,
Kendime ulaşamayacak kadar zalim bir uzaklığın
Zulmünde yaşıyorum...
Batuhan Dedde. (37)
İnsan şansız bir yaratık. Daha spermken; bir tuvaletin yahut bir banyonun deliğinden akıp gitmek varken milyonlarca kardeşiyle engin denizlere, tek başına yaşamaya mahkûm ediliyor. Evet, insan seçilmiş bir yaratık, seçilmiş bir kurban. Yaşamaya mahkûm olan...
Batuhan Dedde.(38)
Hoşça kal sevgilim, iç sızım, yüreğimdeki kabuk, koynumdaki cehennemim... Gitmelisin, çünkü sen kaptan değilsin. Gemi batıyor, hadi kurtar kendini. Giderken bir el yalnızlık sık alnımın ortasına, öldür beni...
Batuhan Dedde. (39)
Kendime ait olanı bulabilmek adına, daha öfke yüklü bir anarşi gerekiyor ruhuma. Bu yüzden ellerini tutmamaya özen gösteriyorum.
Batuhan Dedde. (40)
Kaosun ortasındaki barut kokulu sisten perdenin ardında bıçaklanan meleklere kefen biçen kör terziler, oksitlenmiş üzümlerin hücre öldüren salgılarına secde ederken, sapkınlıktan yargılanan bir kavim, sürgün yiyor deniz aşırı yalnızlıklara. Fünye ile patlatılan heykellerin göğsünden ihanet fışkırıyor Jose, üzerine zırhını giyip öyle çık koridora...
Batuhan Dedde. (41)
Şimdi bir sigara yakıp, eski günlerden söz etmek gerek. Öldürüldüğüm coğrafyalardan, unutulduğum coğrafyalardan ve en çok da saçlarının coğrafyasından. Ki onu en iyi parmaklarım bilir, kutuptan gülümseyen yıldız gibiydi...
Batuhan Dedde. (42)
Sensiz günlerimi biriktirip, yalnızlık kuleleri inşa ediyorum. Gün gelir kule devrilir, enkazında yok olurum, gün gelir gelirsin, bütün blokları götüne sokarım...
Batuhan Dedde.(43)
Mor kadınların gerçekleştirdiği pembe bir devrimdi aşk, rengi sonradan kan kızıla çalan. Ve ilikleri emilmiş iskeletlerdi bir devrimden geriye kalan...
Batuhan Dedde. (44)
Aşık olmak tercihsel bir yalnızlıktır. Örneğin; rafta duran, biri Tom Waits, biri Armstrong'a ait iki plak arasından Tom'u tercih etmek gibi. İkisi de yalnızlıktır ama Tom, daha dikenli...
Batuhan Dedde. (45)
Sevgilim; ben tanrı değilim, et ve kanın bir araya getirdiği ayaklı bir yalnızlığım sadece. Siyasetçi de değilim, tek politikam yüzünü güldürebilmek. Tefeci de değilim ki; borç karşılığı verip kalbimi, borcunu ödemediğinde dizlerinden vurayım. Pekala; bu şüphe, bu tarafsızlık, bu korku niye?
Batuhan Dedde. (46)
Belki de insan ilişkilerini mavi, sihirli bir hadise sandığımızdan hep böyle avuçlarımızda kalbimizden parçalar...
Batuhan Dedde. (47)
Allah babamı çalıyor.
Gözlerim, film şeritlerinin önünden hayatmışçasına geçerken,
Altımdaki tabure çekildiğinden,
Bütün dünyam ayaklarımın altından kayıp gidiyor...
Batuhan Dedde. (48)
Islak bir pantomim bu göğsümde hissettiğim,
Saat gece yarısına doğru yaslanırken
Bana yokluğunu ifade etmeye çalışan.
Batuhan Dedde. (49)
İçki içip dans edebilirdik oysa;
İkarus’un kanatlarında ya da bir meleğin sırtında.
Kaderimi yazan bir çift titreyen el olmasa,
ve birkaç hüzün erken davranılsa...
Ah, Clementine!
Tenindeki esmerlikle dağıt beynimi.
Batuhan Dedde.(50)
Dinlendirici, yumuşak bir piyano melodisi eşliğinde sevdiğim bütün esmer kadınları doğramak istiyorum. Böylece - katil olmanın mı yoksa sevdiklerimi öldürmenin pişmanlığımı bilemiyorum- ağlamak için bir bahanem olacak...
Batuhan Dedde. (51)
Git, kadar keskindi elimi elinden çekerken üzerine giydiğin o hain tavır. Şimdi, bu noktada; kesilmiş, kimsesiz, yaralı ellerim konuşuyor; gelme, git...
Batuhan Dedde (52)
İşte böyle anlarda gırtlağıma keskin bir tabanca dayayıp, boynumdan beynime uzanarak, zihnime acımı ifade eden ne kadar damarım varsa, hepsini barutla boğasım geliyor.
Batuhan Dedde. (53)
Annemin öldüğü gün tanışmıştık seninle
Babam bir parça daha zalimdi, hepsi bu.
Yaralı bir gemiydim ben,
Halatların bir kıyıya, kıyasıya tutuşturduğu bir gemi.
Uzaktan, benim penceremden,
Sana yakın bakan gözlerimden konuşacak olursam eğer,
Şık bir buz dağıydın, beyaz tenli, parlak.
-Beni aldattığın gün zirvenden kan aktı ırmak gibi.
Batuhan Dedde. (54)
Allah seni yaratmış
Allah’a teşekkür ederim.
İçine de kocaman bir sığınak yapmış
Ki bir gün patladığında ruhumun
En nükleer bombası
Kaçıp sığınabileyim diye.
Ki bir gün ortadan yarıldığında kalbim
Afrika kıtası gibi,
Bir parça isyan hakkı tanıyacaklar belki de.
Batuhan Dedde. (55)


Gidişine kırıldığımı sanma, ben seni ayakta alkışlıyorum. İsteyerek değil bu. İdam edilmesi gereken suçlular var yüzümde, mecburiyetten suratımı asıyorum...
Batuhan Dedde(56)
İndirilmiş bütün kutsal kitaplardaki dualar seni bana getirmedi. Kapandım bir mağaraya yeni ayetler diliyorum tanrıdan seni bana getirecek. Aracı melek dudaklarını dikiyor birbirine, tanrı biliyor ya; ben seni 'yok' denilemeyecek kadar kusursuz seviyorum...
Batuhan Dedde(57)
Oysa dostlarım vardı..
İnsanlarım,insan ziyanlarım
Hayali arakadaşlarım,yıldızlarım,
Avunduklarım.
Şimdi anonim şiirler kadar yalnızım..
Batuhan Dedde(58)
Evet! Öleceğim bir gün,
Hemde öyle bir öleceğim ki; 'intihar' bilim dalı olacak!
Batuhan Dedde.(59)
Kanamaktan emekli olmuş bir yaranın kabuğu derin bir iz bırakırken ömrümde, bir aşkın kesilmiş bacaklarından sarkan mide bulandırıcı bir damar gibi iğreti bakıyorum ayrılığa. Masalların elinden tutup kaçırıyorum, fidye istiyorum seni. Getirmezsen vallahi öldürürüm Pamuk Prensesi...
Batuhan Dedde. (60)
Senin gözlerin en güzel gezegendi. Oksijen vardı, su vardı, mutluluk vardı, umut vardı. Yani yaşanılabilirdi. Yani yaşlanılabilirdi. Stabil hüzünlerden ırak bir şekilde, erdemlerin gölgesinde serinleyip sıcak bir öğle vaktinde ya da ufacık özlemlerin soğukluğundan sıcak şaraplara sığınmak yokluğunu ören bir gecede...
Batuhan Dedde. (61)
Seni gecenin karanlığına emanet ediyorum. Çünkü karanlığa emanet olan, gün ışığında yalan söyleyemez...
Batuhan Dedde. (62)
Şüphesiz, elinize kozlar da verdim beni yerip eğlenebilmeniz için. Hata gibi, sevmek gibi, inanmak gibi kozlar. Ben içten içe, acıma yüklü bir tebessümle gülümserken bu türde yüzlere, bir avcı gülümsemesiyle yaklaşıyordu gözbebeklerime bütün suratlar...
Batuhan Dedde. (63)
Bir kan pıhtısına saplanıp kaldım. Yüzme bilmiyorum. Biliyorum vakit de geç. Kırmızı bisikletli kediler de çok ağlayacaklar şimdi. Ve 21. yüzyılın koynunda jiletler de amacından sapıyor, insanlar gibi...
Batuhan Dedde. (64)
Senin ölünü öpmek istiyorum
Yalan söyleyen dilini kopartıp
Dilsiz bir ağzı öpmek kanlar içinde
Ah sevmek.
Ah sevmek yazıyor
Nefretin bileğindeki paslı künyede.
Batuhan Dedde. (65)
Bana dudağının kenarından düşen bir tebessüm uzat. Onu kesip, kanını akıtacağım. Kanından mürekkep yapacağım. Belki birgün aşk adına vahşi şiirler yazarlar...
Batuhan Dedde.(66)
Kanamaktan emekli olmuş bir yaranın kabuğu derin bir iz bırakırken ömrümde, bir aşkın kesilmiş bacaklarından sarkan mide bulandırıcı bir damar gibi iğreti bakıyorum ayrılığa. Masalların elinden tutup kaçırıyorum, fidye istiyorum seni. Getirmezsen vallahi öldürürüm Pamuk Prensesi...
Batuhan Dedde. (67)
Evleniriz belki birgün,
Belki çocuklarımız olur ileride
Bana benzer şair olurlar,
Sana benzer şiir..
Batuhan Dedde. (68)
Bir aşka bulaşırsın; mutluluk derler. Bir aşka biraz daha fazla bulaşırsın; ayyaş olursun. Bir aşka biraz daha çok bulaşırsın; kâbenden geçersin, dinsiz derler. Bir aşka en fazla bulaşırsın; mevta derler.
Batuhan Dedde. (69)
Zeus, Afrodit'in ağzına vermiş. Dere kenarında görmüş Hermes. Olimpos yıkılıyor, kaç sevgilim. Adını ağzıma almışım geçen gece. Düş'ümde görmüş acı. Kalbim ayaklanıyor, gel sevgilim...
Batuhan Dedde. (70)
Ağzımdan ağzına otobüs kaldırıp dudaklarına taşınasım var. Şu mülteci hislere yurt olmanı isteyecek kadar aptalım ve bilirsin, çok zaman seni martılardan kıskanırım...
Batuhan Dedde. (71)
Seni gecenin karanlığına emanet ediyorum. Çünkü karanlığa emanet olan, gün ışığında yalan söyleyemez...
Batuhan Dedde. (72)
Beğendiğiniz şiirlerin sonundaki numarasını yorum olarak yazarsanız popülerlik derecesini belirleyebiliriz.
Sitemizde en başa yayına koyabiliriz..
Teşekkürler..
Kaynak : http://www.frmtr.com/edebiyat/4232742-morfinsiz-cekilen-dus-sancilari-batuhan-dedde-7.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder